9 Kasım 2013 Cumartesi

Gezi Olayları ve pkk



Gezi parkı dozeri üzerimizden sert geçti. Tüm büyük kentler yangın yeri oldu.
Ama estirilen hava özgürlük doluydu.
Ülkede şenlik havası.. ‘’Halk artık kendi haklarını arıyor!, Türk milleti ayakta!, Bir millet uyanıyor!..’’
60’larda da 80’lerde de aynı cümleleri söylediler. Hep aynı taktik..

‘’Aklı ve bileği kuvvetli olan savaşta kazanır. Bileği kuvvetli olmayan ise savaşa yanaşmaz, derinden gider.’’
Sun Tzu (Çinli Komutan)

İşte bu derinleri yaşıyoruz yine. Dış güçler tarafından beslenen pkklı kürtler silahla devletleşemeyince taktik değişti. Silahlı mücadele hem maliyetli, hem zaman alıcı, hem de bize çok etkili bir yöntem değildi.

‘’İlk dağa çıktığımda karşımda 20 yaşında bir asker vardı. Ben 40 yaşıma geldim hala 20 yaşında asker var.’’
Terörist atasözü

Eylemin ilk günlerinde sıradan birkaç doğaseverin mücadelesiydi bu olay. Olay bile değildi. O kadar ufak tefek bişeydi. Bir-iki gün sonra bdp milletvekili sıtkı süreyya önder kalabalığın ve gazetecilerin arasından sıyrılıp ‘’durun ben kahramanım’’ edasıyla kepçenin önüne kendini attı. Ve herkesin gönlünü kazandı.

‘’Durup dururken nereden çıktı bu pkk dan bozma milletvekili?’’ ‘’Biz bu adama g.vat demiyormuyduk? Bdp ilk kurulduğunda dağdan geldi siyaset yapıyor demedikmi? Neden şimdi yaptığı hoşumuza gitti?’’ demeden, hiç sorgulamadan +1 like verdi millet.
Sonraki günlerde güya koluna yediği gaz kapsülüyle hastaneye kaldırıldı burnunda emaneten takılmış solunum hortumuyla sırıtarak ‘’acılar içindeki arabesk türkücü’’ bakışını da yapınca gönüllerde taht kurdu.

Ve biz aylardır ‘’terörist de candır, onlarda şehittir (!)’’ propogandası ile beslenmiş bir toplum olarak yüreğimizin yağları eridi. Ve ‘’alanlarda ter atanlar arasında kürtü de, bdp lisi de, osu da busu da var’’ dendiğinde iyice bir ‘’kardeşlik türküsü’’ kıvamına geliyoruz. (Kürtleri toptan kesip atmıyorum pkk’lı teröristler bağlamında gidiyorum farkındasın dimi?)


Taktik artık değişti. Daha nitelikli ve daha derinden bir taktik var. Yıllardır bizi içerden ve dışardan izleyen düşman (kısaca gavur) bizim huyumuzu biliyor. ‘’terörist silah bıraktı ve kuzey ırak’a gidip patates-domates yetiştiriyor ve birbirlerine şakalar yaparak günlerini geçiriyorlar’’ şeklinde hava estirilen tipler asla biryere gitmedi.

Tulumu çıkardılar. Keleşleri bıraktılar. Psikolojik harbe geçtiler.

Eğer haklı ve bağımsız bir şekilde yapılırsa ‘’Halk ayaklanması’’ iyidir. Güzeldir. Kuvvetlerin en büyüğü ve durdurulamazı’dır. Ancak;
Halkın önüne; bdp –ödp - halk evleri- komünist parti - dev-lis - dev-genç v.b. gibi ‘’sivil örgüt’’ maskesi altındaki pkknın sivil şehir yapılanmaları geçiyorsa onun adı ‘’halk ayaklanması’’ değil halkın ‘’ayağa gelmesi’’ dir.



Kalabalık içinde dikkatli bakınıp dolaşırsanız ağzını yüzünü manyak gibi puşi ile sarıp sarmalayan tipler görebilirsiniz. Kalabalığın içinde düzensiz ve dağınık dururlar. Suratlarını bu kadar sıkı kapatmalarının nedeni biraz sonra yürüyüş başlayınca sağı solu parçalayacakları, ateşe verecekleri, arabaları ters çevirecekleri için görünmemek ve kameralar tarafından yüzü tespit edilememesi içindir.

Bu emekli pkk lı arkadaşlar çok yüzsüz bir biçimde ‘’hadi şu mağazayı yakalım, polisi linç edelim, toplanın canlar bilmemne meydanına!’’ diye bağırır ve milletin etrafında dört dönerek planı gerçekleştirmek için gazlarlar.
Plan; halkın kontrollü bir biçimde istenilen seviyede anarşi ortamına gelmesidir. Zira halk, sadece halk olsa ne otobüs parçalar, ne banka patlatır, nede polise bişey yapar..

Halk, dini veya milli değerleriyle duygu sömürüsü yapılarak ateşe çekilir. Pkklılar bu uğurda Türk bayrağı da sallıyor, gaz yiyen bir vatandaşa yardım da ediyor. Sevimli görünmek zorundalar. Ve bu sayede halkın içine karışıyorlar.
Başbakanda son açıklamasında ‘’evlerinde zorla tuttuğum bir %50 var.’’ Diyerek ekmeğe yağı sürmüştür. %50 den kasıt elbette onu seçen, ona yakın kesimdir. Peki neden evlerinde zorla tutuluyorlar?

Halka dalmak istiyorlar da ondan. İç savaş çıkması planlanıyor da ondan. Şimdi sen de ‘’dalsınlar bakalım, gelsinler görsünler..’’ tarzında bişey diyip atarlandıysan sen de bu planda bir piyon oldun demektir. İç savaşı istiyorsun demektir.
E peki ne yapacaz? Hiç mi bişey yapmayalım?

Vatan hiçbir zaman, özellikle de biz Türkler’de hiçbir zaman sokağa çıkıp bağırıp çağırıp bayrak sallayarak kurtarılmadı. Veya bu şekilde savaşılmadı. Bunun örneği yok.
Mısır, suriye, lübnan v.b. devletler de böyle parçalandı. Havaya sıkılmış yumruklar ve ‘’direniş’’ sesleri ile.
Haklar-özgürlük-kardeşlik-insanlık-direniş.. Ne kadar ikna edici kelimeler değilmi? Gaza getirici.. Parçalanan ve iç savaşa sürüklenen her devlete bunların aynısını söylediler.

Direniş kelimesi çok sihirli bir sözcük. Neden? Her kesim, fikir ayrılığı, ırk, din v.b. insanı birbirinden ayıran ne varsa birbirlerine karşı ‘’direniş’’i simgeler de ondan. Direniş dediğiniz an birşeye karşı direniyor olmanız lazım.

Biz parklardaki ağaçların yok olmaması için direnmiyor muyduk? Birden polise direnir olduk.
Ünlüler.. Sağolsun baya bi ünlü gördük ‘’direnen’’ . Yav bu adamlar daha dün hükümetten yana değilmiydi? Hükümetin toplantılarına, yemeklerine gitmiyormuydu bunlar? Yöneticilerin suratına yılışık yılışık sırıtmıyorlarmıydı? Neden hükümetin karşında bir harekette ‘’direniyorlar’’??


Devlet yöneticileri, polis, yabancı basın, ünlüler… Dörtbir yandan provakasyonu yapar, gazı verir. Ve herkes sokakta nereye gittiğini bilmediği bir şey için mücadele veriyor (!)
Kimse de demiyor ‘’aga en zor durumlarımızda bizi iplemeyen, daha dün Reyhanlı patlamalarında haber bile yapmayan, sallamayan yabancı basın niye bize ‘’Türkler şöyle aslan, Türkler isterse ortamın a.na koyar, taşı sıksalar ayran fışkırır.’’ diyor?

İngiliz polisi bile niye gaz veriyor lan?

Bayram değil seyran değil elin gavuru niye benim arkamda? İşte sihirli sözcük bu ‘’arkamızdalar’’    hep arkamızda oldular..

Sosyal medyada örgütlenen gruplar insanlara yalan yanlış haberler yoluyla gaz verir, hatta gösteriler daha çok sürsün diye ‘’48 saat daha sürse şapa oturdular.’’ ‘’az daha iteleyin de vurduralım’’ diye diye fişeklediler.

Bunun ötesi iç savaşa kadar gider ki, Suriye oluruz.
Bunun adı kaos düzeni. Yani düzensizlik, anarşi. Ve adamların bir lafı var bildin mi?;

Kaostan gelen düzen.

Kaostan sonra yeni bir düzen kurulur. Kimse bişey diyemez. Ve emin ol o düzen bizim yararımıza olmaz. Biz hariç herkesin yararına olur.
Silahlı savaşı bekle atarlı liseli. Adam gibi olacak olan savaşı bekle. Elindeki bayrakla olmaz o iş. G.tünü yırtmayla da olmaz. Sen sokakta gaz soluyup jop yedikçe ekranlarından izleyen ‘’plancılar’’ ‘’tuzakçılar’’ bi taraflarıyla gülüyorlar.

 Şimdi bu konuyla ilgili halk kavramında bir şeyler söylemek istiyorum. Kafa olarak bölünmüş olanlara;

Müslümanlık bir kimlik veya ırk veya milliyet değil inanıştır. Türk olmak bir millet bilincidir. O da kimlik değildir. Siyasilerin saçma sapan tanımlamalarını bişey sanıp onların ağzıyla konuşanlar yanlıştadır. Türklük kimlik değildir! Birden fazla ulusun yada topluluğun millet olma bilinci ve beraber yaşama isteğidir. Türk'ün kökeni ''Turuk''dan gelir ''Turuk'' da mitolojik Türkçede ''güçlü kuvvetli'' demektir. Toplumları oluşturan bu güç de birlikten gelir yani Türk milleti olmak ''birlik'' demektir.

Siyasiler bizi ''hükümet yanlısı ılımlı islamcı'' - ''Hükümet karşıtı laik'' diye böldüler. Kafaca bölündük.

 Bizim farkımız yoktu ki. 90 larda çocuk olanlar ne demek istediğimi anlarlar. O yıllarda alevi-sünni kürt-türk diye bi konu halk arasında varmıydı? Bu kişiler birbirlerine kız alır kız verirdi aile olurdu. Şİmdi yan yan bakıyor millet yada bakmayı aklına getiriyor...

Adı ne olursa olsun bölündükçe güçsüzleşecez. Birleştikçe güçlenecez. Eline pala alıp milleti kovalayanında, onu camdan bakıp görüp ''senin dinini de camini de...'' diye söven de bu oyuna gelmiş beyinsizlerdir. İkisi de olmayın. Ortasında olun.. Normal insan olun. Taraftar olmayın. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ayıkıyormusun?