9 Kasım 2013 Cumartesi

7. Ve Enerji Uğruna Savaş




 Kabe’yi tavafın neden yedi tur olduğuyla ilgili eskiden bugüne ulaştığım bilgiler ve derlemesi:

Kainattaki her şey maddenin en küçük yapıtaşı atom ve etrafındaki moleküllerin de yaptığı gibi bir merkez etrafında döner. Tüm maddelerin en küçük parçaları moleküller, atomlar etrafında dönerler ve Gökyüzündeki gezegenlerin hepsi güneş etrafında belirli bir yörüngede dönerler. Bu da herşeyin en saf haliyle enerji olduğunu açıklıyor. Bu dönüş ilişkisini açıklayan sure :

''Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan her şey O’nu tespih eder. O’nu övgü ile tespih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz onların tespihinin farkında değilsiniz’’ (İsra, 17/44)

 İsra suresinde ‘’tespih etmek’’ ten kasıt; O’nu sürekli olarak ve tekrar ederek hatırlamak.

İnsan ve madde enerjisi ile ilgili mimarinin etkisi bakış açısıyla anlatılmış bir video var nette şu şekilde:


Ve Müslümanlar da hac görevlerini yaparlarken Kabe etrafında yedi tur dönerler..
Kur’an’da göğün yedi kat olduğunu açıklayan 8 ayrı surede toplam 9 defa ‘’yedi katlı gök’’ vurgusu vardır.

Gökyüzü de yeryüzü de yedi ayrı katmandan oluşur. Bu, Kuran’ı Kerim’de de böyle geçer bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Ve bu durum semavi dinlerden de önce bilinmekteydi. Şamanizmde de gök yedi katlı olarak geçer.

Dıştan içe doğru Dünya’nın katmanları:
1-Sial
2-Sima
3-Üst manto
4- Geçiş zonu
5- Alt manto
6-Dış çekirdek
7- İç çekirdek 









 Atmosferin katmanları:
1-Troposfer
2-Stratosfer
3-Kemosfer
4-Mezosfer
5-İyonosfer
6-Ekzosfer
7-Mağnotosfer

Göğün Dünyanın üzerini kaplayan 7 ayrı tabaka halinde olduğuna işaret eden ayet:

Üstünüze yedi sağlam gök bina ettik (Nebe 12)

Hz Muhammed (s.a.v.) miraça (Arapçada merdiven) yükselirken tüm katlardan geçmiştir.

Kur’anda gökten her bahsedişinde ‘’kandil’’ olarak insanlara ışık sağlayan yıldızlar ve Ay’dan ve ayrıca Güneş’ten bahseder.
Ve yine hemen her defasında ‘’korumalı’’ ‘’koruyucu gök katmanları’’ diye açıklar. Bugün uzayda insanoğlunun dayanamayacağı seviyede radyasyon rüzgarları olduğu biliniyor. Rus kozmonotların ‘’uzaya çıkmayı biz de planlıyorduk ancak uzay mekiğinin o seviyedeki radyasyona dayanamayacağını ve anında köz olacağımızın da farkındaydık’’ sözlerini bir belgeselde hatırlıyorum. (ABD nin uzay macerasının da safsata olduğunu biliyoruz.)
İşte gök katmanları bizi ve dünyayı uzaydaki radyoaktif etkilere ve bilmediğimiz başka her türlü zararlı etkene karşı koruyor.

Ve bir diğer konu ise nefs (ego, benlik, kötülüğe yatkın olan ve irade ile dizginlenen iç benlik –öz benlik)

(Nefs konusu için baştan söyliyim yanlış anlaşılmasın. Bu konudan tasavvufta ve ruhçu öğretilerde çokça bahsedilir. Ben bunlara inanmam. Dinde tasavvufun da ruhçuluğun da yeri yoktur. Nefsi iç ses-kendi şeytanımız-‘’bizi yoldan çıkarmaya çalışan iblis’’ şeklinde ele alıyorum Kur’an da böyle geçer; şeytanın ihaneti ve insanlardan alacağı intikam,’’onları yoldan çıkaracağım’’ cümlesi de ''nefslere etki edeceğine’’ kanıttır.)

İçimizin sesini dinleriz çoğu zaman. Ancak her zaman iyi ve güzeli fısıldamaz iç sesimiz bize. Bir sokak kavgasında ‘’ayırayım şunları’’ da diyebiliriz kendi kendimize, trafikte bir sataşmada yada arkadaşın ters bir sözünde ‘’Karşılık ver. Altta kalma, gözün kesiyorsa giriş’’ de diyebilir.

Günlük hayatta çok fazla karşılaştığımız bir durum bu. Dürtülerimize ve iç sesimize söz geçirmek onu kontrol altına almak çok kolay bir şey değil. Çoğu insan farkında olmadan kendi iç sesine mahkum bir durumda o ne derse yapar. Ancak bunun farkında olup kendi kontrolünü sağlayanlar benliklerine hükmedebilir.
Amerikan şarkılarında sürekli tekrarlanan ‘’lose control’’ durumuna kapılmanızı nefs size öğütler. Ancak ne kadar lose control o kadar günaha yatkınlık.
Bu konuda Kur’an da ‘’her insanın şeytanı yanında gezer’’ sözünden yola çıkarak nefs’i ilişkilendirebiliriz. Ve nefsin mertebeleri için toplamda 7 katdan bahsedilir.

Nefs yada nefis 7 mertebe (kat) dan oluşur. Bu katlar kötü nefs den iyiye doğru giden ve en sonunda iyiye dönüşen nefsin (benliğin) tanımlarıdır.

1-Nefs-i Emmare: Kötü ve günah olan işlerin yapılmasını emreden nefs, hayvani nefs (Şüphesiz ki nefs kötülüğü emreder ‘’yusuf, 12/52’’) Sahibinin havasına tabi eder. ‘İğreti arzusunu ilah edininler’’ (Casiye 23) Bedeni ve maddi istekleri karşılamaya çabalayan ve bu yolda her şeyi kendine haklı gören nefs.

2- Nefs-i Levvame: Kendini kınayan, yeren ve kötüleyen nefs. Yapılan kötü iş ve günah sebebiyle kişiyi hesaba çeken tövbe eden , vicdan azabı duyuran nefs. ‘’Ey nefis beni azdırdın’’ der tövbe eder gene bozar, gene tövbe eder, gene bozar..

3- Nefs-i Mülhime: İlham ve keşif eden neyin iyi neyin sevap olduğunu ilhamla bilen ona göre hareket eden, vicdanının sesini duyan ve ona göre hareket eden nefs. İbadet, aşk, muhabbet bu nefslerdedir. Kendini sadece bu bedenden ibaret değil, ilahi bir kuvvetle yaratılmış ve yaşamakta olduğunu ve ölünce asıl hayata başlayacağını bilen nefs.

4- Nefs-i Mutmainne: Huzur ve sakinliğe kavuşmuş, ilahi fiillerin iyiliklerini yaşamış ve kazanmış nefs. Dünya işlerinden elini çekmektedir.

5-Nefs-i Raziyye: Kendi egosu ve dünya malı isteklerinden vazgeçen, başına gelen iyi ve kötü olayları gönül hoşluğu ile karşılayan, kaza durumu hayatın cilveleri gibi durumları mutlak rızası ile karşılayan sızlanmayan, şikayetçi olmayan ‘’lutfun da hoş kahrın da’’ diyebilen. Ve böylece Allah’ın rızasını alan nefs.

6-Nefs-i Marziyye: Allah’ın kendisinden razı olduğu nefstir. Allah razı olan nefs de razı olunandır. Karşılıklı rıza hali. Bu nefse sahip kişi verdiği her sözü mutlaka yerine getirir. Adaletten ayrılmaz.

7- Nefs-i Kamile: Bütün güzel ve temiz sıfatlara sahip olan saf gönüle sahip insanların nefslerinin eriştiği kat.

 Bu katlar ve Arapça isimleri ‘’sınıfsal ayrım’’ gibi anlaşılmasın, sadece bireyin iyi insan olması tanımlanmıştır. Daha kolay anlaşılması için katlara ayrılmış. Şimdi etrafınızı ve bugünün insanlarını düşünün hangi nefs halinde insanı görüyorsunuz çoğunlukla?

Ben özellikle birinci ve en aşağıda olan nefs halini görüyorum. Umarım kendi adıma diğerlerine ulaşabilirim. Ancak ortada internetin de etkisiyle ‘’ben söylerim-siz öğrenirsiniz’’ tribinde olan, faceden hayatını renkliymiş gibi paylaşınca milletin kafasında ‘’ayrıcalıklı’’ olacam sanıp aslında asosyal ev kuşu tipinde milyonlarca insan var. Dedikodu, çekememezlik, kıskançlık gibi şeytanın öğütlerinin normalleştiği bir düzene doğru gidiyoruz. Bunları bireysel çabalarla yok etmek mümkün.

En azından hoşgörmek için kendi benliğimizle savaşmamız, mücadele etmemiz gerekli.
Kötülüğün karşılığı kötülük olursa bu sadece onu büyütür, güçlendirir.
Bir kavgayla karşılaşınca veya küfür duyduğunda karşılık vermek isteyen ‘’yapma, kavga çaremi’’ diyince ‘’kendimi enayi yerine mi koyayım? Onun karşısında yenik olduğumu mu kabul edeyim?’’ diyen insanlara bu tavrı şeytan emrediyor. İçindeki şeytan ona ‘’git ve daha büyük bir kötülük yap kendini böyle savun’’ diye kahramanlık naraları attırıyor.


Fussilet (41/61):
34. Güzellikle çirkinlik/iyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel tavırla sav. O zaman görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sımsıcak bir dost gibi oluvermiştir.

Allah, haklı olduğunuzda şiddeti uygulayın da diyor elbette mesela yurdunuzu işgal edenlere karşı. Mesela dininize karşı savaş açanlara karşı. Ve sözle uyarıyı dikkate almayanlara karşı ‘’haklı’’ mücadele.

Konuya dönecek olursak Nefs’in katları konusunda:

Bu konu tasavvufi ve ruhçu tarikatlerde çokça geçer. Yanlış anlaşılmasın ben konuyu tarikat konusu gibi anlatmıyorum, zaten değil.. Çünkü ben bireysel ‘’adam olma’’nın toplumu toptan değiştireceğine inanırım. Kulüp veya dernek gibi toplanıp kapalı kapılar ardında ve kendini toplumdan soyutlayarak yapılan her türlü iş ‘’ayrım’’ı getirir. Cemaatler de ayrımcı topluluklardır.  Topluca yapılacak ibadet ‘’camiler’’dedir. Ve konusu açılmışken bir kişiyi her ne bahaneyle olursa olsun ‘’büyük’’ kabul edip dini ondan öğrenmeye ve uygulamaya çalışmak ve ondan medet ummak, o kişiyi (haşa) Allaha eş, veya ona yakın mertebede tutmaya doğru gider buda şirktir.
(Peygamberler istisnadır. Zaten gönülden hissedenler ''cübbeli hoca(!) ları kastettiğimi anladılar)

 Aşşağıdaki video, Kabe'nin yıkılması, oz büyücüsü filminde gösterimi (1939 yapımı), fight club'da gösterim, Kabe'nin enerji merkezi oluşu ile ilgilidir:

Kabe’yi tavaf da yedi keredir ve hem yedi kat göğü aşmak, hemde yedi kat nefs ‘i her aşılan turda manen terbiye edip sonunda en yüksek nefs durumuna erişmeyi amaçlar. Hac vazifelerini tamamlayanların ‘’hayatımda yaşamadığım huzuru yaşadım’’ demelerinin sebebi budur.
Yedi dönüşün sonunda yedi kat gök aşılır, nefis en yüksek mertebeye erişir ve kişi günahlarından arınır, temizlenir.
Ve Dünyadaki her Müslüman’ın namaz kılarken yönü (kıble) Kabe’dir. Tüm dünyadaki enerjinin toplanma noktası da Kabe’dir. Enerjilerin en yoğun kesiştiği nokta da Kabe’nin tam olarak üzeridir.
Şeytan ve onun öğretileriyle sözde‘’aydınlanan’’ (!) karanlık tipler, Kabe’nin ‘’Nefsi yenmenin ve en iyi benlik durumuna erişmenin’’ merkezi olduğunu ve iyi enerjinin Dünyadaki merkez noktası olan bu en önemli yerin, yüceltmeye çalıştıkları kötü enerjinin önündeki en büyük engel olduğunu bildiklerinden dolayı kabeyi yıkma planlarını uygulamaya soktular.




Ve biliyorsunuz son kıyamet alametlerinden biri Kabe’nin yıkılmasıdır. Kabe yapılmadan önce Müslümanların kutsal mekanı Mescid-i Aksa idi. Hani şu israilin altını kazdığı ve yıkıp yerine Süleyman Mabedini yapmak istediği Mescid-i Aksaa.  Kutsal Mekan ilk durumuna dönecek, Kudüs ‘’Mescid-i Aksa’’ tekrar Müslümanların kutsal merkezi olacak.





Süleyman mabedi:




Göreve gelen israil bakanı Mescid-i Aksa'nın yıkılıp Süleyman Mabedinin inşa edileceğini tanıtım filmi bile yaptı:



Süleyman tapınağı inşaa edileceği zaman girişinin iki yanında iki sütun (boaz & jackin) olmak zorunda bu da onlar için önemli bir sembolizm:

Jakin- Boaz Sütunları

''Tevrat'ın 1 Krallar 7 bölümünde geçen sütunlar da şöyle anlatılır: "İki tunç direği yaptı Ve direkleri mabedin eyvanına dikti ve onun adını Jakin koydu ve sol direği dikti ve adını Boaz koydu." Bütün localarda bulunan iki sütun, Hiram'ın Süleyman Mabedi'nin giriş kapısına koyduğu sütunlardan başkası değildir.''



Kısaca onların amacı senin de değindiğin gibi eski büyük devletlerine firavunun hükümdarlığı gücünde dönmek. Ve bu uğurda eski mısır öğretilerini ve firavun kültürünü kullanıyorlar. Yani firavunu taklit ediyorlar. Önlerindeki engel müslümanlar ve bıraktıkları eserler. Örneğin istanbulun fethi onlar için büyük bir yıkım ve yas kaynağı olmuştur. Bunun için Kuran’ı kerimde geçer.









Kabe'yi saran gökdelenler:

Hilton:




Kabe'nin yıkılmasının filmlerde gösterimi, insan ve boaz-jackin alakası/9-11, mimari-enerji video:


 En en fazla son on senedir aciga cikiyor siyonizmin sembolleri, calisma bicimleri, ve sistemlerinin ipuclari.
 Ancak milletin Kuran'i Turkce okuma gibi bir hassasiyeti olsaydi bunlarin hepsini asirlardir biliyor olurduk. Bunu da bildikleri icin degistiremedikleri Kuran'i misyonerleri vasitasiyla millete arapcadan okunmasi gerektigine inandirdilar. Ve arapcasini dikte ettiler. Kimse arapca bilmiyor. Kimse arapcadan okudugunu anlamiyor. Birde makamli okuma cikarip insanlarin sanat muzigi eseri gibi hissettirdigi huşuya kapilip aslinda ne demek istedigini sorgulatmamaya yonelttiler.

  Kadir gecesi yada ramazanlarda tv de muezzin ve imamlar toplanir bir camide muzik gibi makamli okurlar ve bizde ask ile dinleriz. Okunan ayette "israilogullarina dikkat edin insanligin ortak dusmani onlar" denir biz islak gozlerle makamin buyusune kapiliriz. "Deccal tek gozludur dikkat edin" der biz anlamayiz. "Son kiyamet alametlerinden biri mekkenin yikilmasidir" der biz yine koyuna baglariz. Kuran kim hangi dili konusuyorsa o dilde okunmalidir. Senelerce "arapcasi cok daha sevap" diye bizi yediler.

Bu konularla ilk defa ugrastigim zamanlarda insanlar ‘’neden Amerikan parasında piramit var. Ne alaka?’’  Diye hic sormayisinin ne kadar garip oldugunu sormustum kendime. Tum sorularin cevabini kitapta buldum:  "bircoklari bilmezler"..

Ley hatlarini da gelenlerin 100 bolumunun hepsini izleyenler bilir. Dunya uzerindeki iyi enerjinin toplanma merkezi mekke. Hacilarin hepsinin hacdan donuste "inanilmaz bir huzur var orada hayatimda hic hissetmemistim boyle birsey" demeleri de tesaduf degil. Benim ailemdede hacilar var anlatilamaz bir his diyorlar mekkede bulunmalariyla ilgili.. mekkeyi iyi enerjiyi kirmak icin yikacaklar. Dibindeki gokdelen otellerin tek gorevi otel olarak kullanilmak degil ne yazıkki.



‘’Nefsine arif olan (hükmeden) kendine arif olur. Kendini bilen, Rabbini bilir.’’
Hz. Muhammed. (S.A.V.)





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ayıkıyormusun?