27 Mart 2014 Perşembe

Protokoller 2



  Memlekette o kadar olay var. Hangi birine ne düşüneceğimi, ne yorum yapacağımı şaşırmış vaziyetteyim. Eminim siz de öylesinizdir. Zira sizde kafatasçı bir biçimde ''Şu parti, bu parti - savaşalım tabi canıııım..'' gibi taraf gerektiren kesin düşünceler yoksa sizin de şaşırmanız gerekir. Zaten bu konuları takip eden adamın bu tür keskin düşüncelerle işi olmaz. Partilerin ayak, savaşların tezgah olduğunu bilir ve taraf olmaz. ''Her birey kendi özgür iradesini yönetmelidir. Tyler Durden''



  Neyse evet. Ankara'da geziyoruz kuzenle. Kavaklıdere, esat, tunalı, bahçeli derken gece arabaya bindik dönecez. Ve o da ne. Arka kelebekten girmişler çantamı almışlar. Ne de güzel yapmışlar. Arka koltuğa çanta bırakırsan adam ''İçinde değerli bişey var heralde'' diyip alır. Hard disk gitti. Tüm dökümanlar içindeydi. 
  Yoksa bu siyonizmin işimiydi? İzleniyormuydum? Olay gecesi sokaktaki kamera görüntülerinin de ortadan yokolması bir işaretmi? Sokakta o kadar lüks jeep varken neden bizim araba? Ve neden sorguladığımız herkes poker suratı yapıp ''görmedim, duymadım, bilmiyorum''a yattı?

  Dosyaların çoğu laptopta ve flash belleklerde de yedekli lan ahahaa..
  Neyse yinede biraz geciktik.

  Bu arada bi kahve koydum ben. Kafeine ihtiyacım var. 
  
  Evvet geldim. Arkadaşlar öncelikle iki adet nacizhane söylevim olacak. Birincisi bu blogun ne kadar takip edildiğini bilmiyorum sayaç çalışmıyor artık nedense. Neyse önemli değil. Önemli olan benim yazılarımı okuyanlar anlamıştır çok düzenli, derli toplu muhasebeci Necmi bey gibi yazmam ben. Rahatım. Konuşmaya da kitabın ortasından girerim. Çünkü giriş gelişme sonuç düzeni beni boğar. Giriş her zaman gereksiz laf salatası gibi gelir bana. Politika da yapmayı sevmem. Eski yazılardan alıntı yapmadan orda bahsetmiştim diyebiliyorum bazen. Yada aynı şeyden başka yazıda da bahsedebiliyorum. Eğer ilk defa bu bahislerin geçtiği yazılardan birini okuyorsanız dönüp o yazıya bakmak durumunda olunabilir. Bunu da neden söyledim bilmiyorum. Takıntılarım var.

 İkincisi Dh forumda ''yazılarımı bloga taşıyıp buradan devam edeceğim''i söyleyince bikaç ''küfür etme itici oluyor'' serzenişi olmuştu. Çok iyi empati kurduğumu söylerler. Evet itici oluyor. Cem yılmaz esprisi sevmem mesela pek.. Ancak şunu da farkettim. Küfür yada argo kullanmamaya gayret gösterince bir süre sonra insan kendini sıkıyor ve belli bir kalıba sıkıştığını hissediyor yazarken. Yeni yeni ünlenmiş, hayatta sıradan insanların üzerinde bi tecrübeye sahibi olduğunu düşünen, roman yazmaya başlamış Tuna Kiremitçi modeli gibi hissediyorum.

 Yani az bişey abartmadan ve sansürleyerek ağzımdan bişeyler kaçıracam arkadaşlar.  Zengin ''elit'' abilerin balosunda elimde kadeh, çakma sarışınlara ''meh meh'' diye gülüp ''benim ne işim var lan burada?'' diyen biri gibi hissediyorum bazen hehehe.


 Dönelim konumuza. Asırlarca çalışmış, çabalamış, planlarını hayata geçirmek uğruna gece gündüz çalışıp yememiş, biriktirmiş siyonist kodamanlarına yazılan emirlerden bahsediyoruz. Oğlum bu adamlar senin benim dedemin yemeyip dişinden tırnağından arttırıp iki ev yapması gibi bi servet biriktirmiyor. 7-8 kuşaktır holdingleşip, mega holdigler yapıyorlar. Tabi böyle bir sermaye de onların üstleri tarafından yönlendirilmeli ve belli bir amaca hizmet etmeliydi değilmi? İşte biz bu sisteme siyonizm, siyonizmin üst yönetim noktasına da ''Yaşlı zion bilgeleri'' yani ''Kabalacı yahudi hahamlar'' diyoruz. Bu adamların yazdıkları ''Zionistin el kitabı'' niteliğindeki yüzyıllara yayılmış tecrübelerle elde edilen kitap da ''Protokoller'' adıyla sadeleştirilmiş, son halini almış, ve tüm masonik, siyonist toplantılarda üyelerin suratına okunmuş ve ezberletilmiştir.

  Ve ayrıca bu kitap yalandır, dolandır, deli saçmasıdır, fazi lobisidir, itdir. 

  Ve Rusya'da hala bulundurulması ağır cezalara çarptırılmayı gerektirir. Ve isviçre, fransa, almanya v.b. mason dernekleri tarafından ilk ortaya çıktığı 1930'lu yıllarda ''kesinlikle yalan!'' lanmıştır. Hayırdır masonik kardeş? Heyecen yaptın..

 Neyse girelim konuya. Protokoller -Giriş- ' ten devam.


9. Protokol


  • Prensiplerimizin uygulamasında, içinde yaşadığınız ve faaliyet gösterdiğiniz memleketin halkının karakterine dikkat edin. Bu prensiplerin ayan beyan uygulanması, halkın bizim modelimizle yeniden eğitilmiş olacağı zamana kadar başarılı olmaz. Fakat göreceksiniz ki bu prensiplerin uygulanmasında tedbirli ve gizli olmak, on sene geçmeden en sağlam karakteri bile değiştirecek, ve bize itaat etmiş olanların safına yeni bir toplum daha ekleyecektir.
  • Bütün terör hareketleri bizimle baş göstermiştir. Monarşiyi geri getirmek isteyenle, sosyalistler, komünistler ve her türlü ütopyacılar bizim hizmetimizdedir. Bunların her biri devletin tüm kurumlarını yıkarak devletlere ıstırap çektiriyorlar.
  • Bizim masonik parolamızın ifadeleri olan liberal kelimeler yani ''hürriyet, eşitlik, kardeşlik'' Bizheryere eriştiğimiz zaman bizim tarafımızdan artık bir anlam ifade etmeyen ve sadece idealizm ifade eden sözcükler haline gelecek. ''hürriyet hakkı, eşitlik vazifesi, kardeşlik ideali'' gibi.
  • Yahudi olmayanların kurumlarını zamanından önce yıkmamak için dikkatli davrandık ve onların hareket mekanizmalarını ele geçirdik. 
  • Eğitim ve öğretime el attık; yanlış olduğunu bildiğimiz teori ve prensiplerle Yahudi olmayan gençleri aldattık, şaşırttık ve bitirdik.


  • Bizden olmayanların planlarımızı anlamaları halinde gerçekleştirilecek, batının bütün başkentlerinde dehşet verici bir terör dalgasının ortaya çıkarılması ve bu başkentlerin tüm kurumları ve arşivleri ile birlikte metro ağlarından havaya uçurulması gibi önlemler aldık. 
 
     - ''Protokol 9''da öncelikle ''gizliliğin'' ne denli öneme sahip olduğundan bahsediliyor. ''Sıradan'' denilen Dünya halkından it gibi korkuluyor. Ancak kendi beceriksizliğinden başkasının sırtına çıkarak yükselebilen dalkavuk ofis çalışanı gibi kendilerini ''başarılı'' sayan bir topluluk var karşımızda ve bunlar dünyayı yönetiyor..



     - Tüm terör hareketlerinin kendilerine ait olduğunu sadece bu Protokolde değil, artık ayan beyan belli etme noktasındalar ancak yinede ''biz yapıyoruz'' demiyecekler tabiki. İki gram beyni olan bunu anlar. Ayrıca terör deyince elinde keleşli puşili sarıklı sakallı tiplerin sağa sola ateş ettiği manzarası gelmesin gözünüzün önüne, aynen ikinci paragrafta da belirttikleri gibi ''monarşi'' halk üzerinde, ''komünizm'' ''sosyalizm'' de toplumların üzerinde fikir bazında birer terörizm paketidir. 


    - Bana biri açıklasın nedir ''direniş'' ?  Şimdi aramızda ''aha direnişi sevmiyor işte bilmemne partili! vurun kahpeye! tipinde adamlar varsa hemen s.tir olup gitsinler. Biz burada Protokolleri deşiyoruz. Parti siyaset konuşmuyoruz. Ben direniş kelimesine bakınca direk üçüncü paragrafı görüyorum. Tekrar okuyalım. ''Hürriyet, eşitlik, kardeşlik'' gibi birleştirici, kalpleri kaynatıcı fiilleri ve duyguları içi boş hale getirecez, ''Hürriyet ideali, kardeşlik türküsü, eşitlik düşüncesi'' gibi ulaşılmaz hale gelecek sırf laf olacak yani diyor. Peki sadece bizim gezide yada diğer olaylarda diil. Tüm dünyadaki halk (!) ayaklanmalarında söylenen ''direniş'' lafı da böyle değilmidir. Kelimeyi düşündüğümüzde sonuçsuz olduğunu görüyoruz. Direniş.. Ne kadar zaman? Ne için? Ne kadar sürecek? Geniş bir kelime. Direniş. Diren yani. Küçük bi çocuğu olan bi aile düşünün bunlar tatile gitmiş bir hafta antalyaya çocuk gelip vacır vucur bişeyler soruyor aile de sıkılmış ''hadi git kumda oyna sen'' diyip s.tir ediyorlar çocuğu. Aynen öyle işte. -Direniş.- Diren yani. +Eeee? -Yani diren işte yav özgürlük!, hak! hukuk!..    +Ben elime böyle bişey geçeceğini düşünmüyorum, hem halk azınlık komünist, halk evleri, sosyalist, solcular tarafından yönlendiriliyor. Çatışma ortamına çekiliyor. -Pis tayyocu, dinci, faşist!
  Yani ''direniş'' de geniş zaman bir kelime ve bana çok içi boş geliyor. Oysa ki ''savaş'' öyle diil. Sonunda ''ya hep ya hiç'' olan bir kavram. ''Ya istiklal ya ölüm'' içi gayet dolu. (Son suriye olayları ve savaşa çekilmemiz konusunda akıllara bişey gelmesin. Saçma sapan savaş görünümlü katliam senaryolarına da ''Öldürelimmm, yenerizz, ezerizz'' gibi gazlara gelen arkadaşlara selam olsun. Siz gidin hacı. Benim başkalarının tezgahına hıyar olmak gibi bi idealim yok.)

    - Konudan sapmadan. Son paragraflarda da gizliliğin esası, eğitimin yozlaştırılması ve boşaltılması açığa çıkıyor ama son paragraf? Planlarının onların kontrolünden önce açığa çıkması halinde heryeri patlatacağını Polat Alemdar kafasında açıklıyorlar. Artık o ihtimal ortadan kalktı yani planları onların kontrolünde açığa çıktı ve unutuldu bile. Nitelikli konuşan dahi yok. Millet geçim derdinden bunları düşünemeyecek durumda, elbette bunu onlar da biliyorlar. Ancak beni en çok etkileyen metro hatları ve yer altı tünelleri kısmı. Bu metroların sadece rahat ilerleyebilmesi için yeraltından gitmediği ile ilgili ütopik düşüncelerim vardı. Sonra unutmuştum, taki bu paragrafı okuyana kadar ahaha..


10. Protokol



  • Hükümet darbemizi gerçekleştirdiğimiz zaman tüm halklara:” Her şey korkunç bir biçimde kötü gidiyordu, herkes çektiği acılardan dolayı tükenmişti. Biz; milliyetler, sınırlar ve para birimlerinin farklılığı gibi size acı veren her şeyi ortadan kaldırıyoruz.Bize tabi olup olmamakta özgürsünüz ” diyeceğiz. O zaman halk bize tabi olacak.

  • Liberalizmin zehrini devletlerin organizmasına soktuğumuz zaman, onların bütün siyasi görüntüleri değişti ve hepsi ölümcül bir hastalığa yakalandı. 
  • Zamanla yeni kanun teklif etme ya da mevcut kanunlar üzerinde değişiklik yapma yetkisini ele alacağız. Başkana, halkoyuna başvuru hakkı, bizim ifademizle halkın büyük çoğunluğu olan kör kölelerimize, oylarına başvuru hakkı tanıyacağız ve tek başına savaş açma yetkisi vereceğiz. 
  • Bütün ülkelerde, insanlığı tamamen tüketecek derecede kavgalar, kin, mücadele, fesatlık hatta işkence, açlık, hastalıklar aşılamak ve yokluk gibi yöntemler kullanarak halkların hükümetler ile olan ilişkilerini onarılmaz derecede sarsmalıyız ki Yahudi olmayanlar her türlü konuda bizden başka sığınakları olmadığı bilincine varsınlar.        

      
        -  ''Tek Dünya Hükümeti''nin kuruluş şemasıyla başlıyor ''Protokol no.10''  Ve tek paragrafla açıklayabildikleri bu olaylar şu anda yaşanıyor ve artan bir şiddetle yaşanmaya devam edecek. Asgari ücrete, memur ve işçi maaşlarına kırk yılda bir yapılan 20 lira zamma karşılık hergün her ihtiyaca zam getirilerek açlık ve yoksulluk güçlendiriliyor. Her geçen hafta dünyanın bir yerinde bir huzursuzluk ve iç savaş patlak veriyor. Ve ülkemiz de bu durumların sahalarından biri olmaya çoktan başladı. Bu ve benzeri olaylarla insanların gırtlağına artan bir şiddetle çöküyorlar. 
            - Ve tabi bir yandan da medya yoluyla sürekli ''ayrılıklar, farklı yanlarımız, anlaşamama sebeplerimiz'' bize fısıldanıyor. İnsanlar maddi, manevi bir zulmün tam içindeler ve bu artan bir şiddetle sürecek. Ta ki yahudiler fiilen ''Gelin sizi kurtaralım. Bakın çok paramız var ve imkanlarımız var. Bir hükümet kuralım ve tüm farklılıkları ortadan kaldıralım. Para tek olsun, ülke sınırları kalksın, yönetim farklılıkları kalksın. Barış içinde ve kardeşçe yaşayalım laaa laa la'' diyene kadar.
           -  Peki bu size çokmu uzak bir ihtimal gibi geliyor? Bana çok yakın geliyor. Hatta şimdi medyada ufaktan propogandaları başlasa, ateşini biraz yaksalar alttan alttan. Millette ''Hakkaten yav herşey daha güzel olmazmı? Tek merkezden yönetim olursa savaşa sebep kalmaz, refah artar.'' gibi geyikleri yapacağından eminim. Yahudilerin en büyük silahı en zararlı şeyleri çok yararlı gibi göstermektir.
     
         -   Bu ne zaman gerçekleşecek? Ne kadar zaman kaldı ''Tek dünya hükümetinin alenen duyurulmasına?'' Öncelikle her siyonist planı gibi bunun da gerçekleşmesi için legal zemin oluşmalı. Yani insanlar buna ''hazır'' olmalılar. 90'ların başında hatırlıyorum yeni palazlanan talk showlarda ünlüler ''filmlerde, dizilerde sevişmem öpüşmem'' gibi yorumlar yapardı. Yada eşcinsel ilişkinin ekranlarda gösterilmesi ile ilgili ''halkımız daha buna hazır değil'' diye sosyal tespitler yaparlardı. Hah işte siyonizmin planları da böyle yürür. Asla diktatör gibi ''ben yaptım oldu'' demeden, insanların garipsemeyeceği, hatta talep edeceği ortamı hazırladıktan sonra o planı devreye sokarlar. Acıkmadan yemek yemezsiniz değilmi? Önce acıkmanız gerekir. Pitbullların ''katil köpek'' olması için bikaç gün dövülüp aç bırakıldığını biliyor muydunuz?

        -   Tek dünya hükümetinin kurulması için öncelikle kontrollü olarak ülkeler savaş, iç karışıklık, geçim sıkıntısı, açlık, yozlaşma v.b. ile yoğurulur. İnsanlar psikolojik olarak çıkmaza yavaşça itilir. Her konuda köşeye sıkışmış ve çaresiz insanoğluna kurtarma paketi olarak ''Tek dünya düzeni, hükümeti'' İsrail tarafından sunulur. Tabiki şu anda bu planın zemini hazırlanıyor. ''Loading'' yani..
           Ve tek dünya hükümetinin duyurulması da Amerika'nın ''süpergüç'' vasfını israile devrettiği an olacaktır. Çünkü tek güç israil olmalıdır. Amerika aynı şimdiki ingiltere gibi bir zamanlar fırtılalar estiren ama şimdi bağ-kur dan emekli olmuş hasan dayı gibi bi köşeye çekilmiş sakince kendi halinde takılan bir ülke olacaktır. ABD ordusuna ait savaş uçakları ve uçak gemilerinin israile sessizce taşındığını ve üzerlerindeki abd flamalı çıkarılıp 6 köşe yıldız konduğuyla ilgili görsellerim hard diskteydi ancak sıkı araştırmacı kimliğinizle siz de bulursunuz buna inanıyorum gençler.. 



        




    
       

   Hatırlıyormuyuz? Bu partilerin hepsi neden 2023 diye propoganda yapmışlardı? Vaatler, projeler.. Seçim yatırımı yada parti imajı gibi algılanmasın bu tarih gerçekten dünya çapında hedef haline geldi. Sadece bizim partilerdeki bi seçim yarışı falan diil sayfayı fazla doldurmak istemediğimden fazla görsel paylaşmadım. Google'a sadece 2023 yazıp görsellere tıklayın. Bir ton yerli, yabancı sempozyum, söyleşi, şirket hedefi, hükümet planı, haber v.b. göreceksiniz. Ne olacak arkadaş bu 2023'te? 

          Ve ben bunu ''2012'de mayalar geberecez dedi, 2018'de hindular kıyamet kopacak diyormuş'' gibi korku salma politikası olduğunu düşünmüyorum. Rasyonel olarak bakarsak Türkiye Cumhuriyetinin 100. yılı olacak ve lozan antlaşmasının birçok maddesi 100 yıllık yapılmıştır. Buna göre Cumhuriyet 100 yılını doldurunca yeraltı kaynakları dahil birçok şey diğer devletlere devredilebilecek. Ancak bununla kısıtlı olduğunu düşünmüyorum. Protokollere bakıldığında zaman kıstaslarının bir çoğunun ''30 yıl sonra, 15 yıl sonra'' gibi açıklamalarla çok da uzak bir tarihe diil (3490 gibi) 2020 li yıllara işaret ettiğini görüyoruz. 





                                     Peki 40 yıl önce barış manço neden bu yıla şarkı yaptı?



  - ''Protokol 10''un en son paragrafı da herşeyi yeterince anlatıyor. Siyonistlere tekrar tekrar anlatılan ana konu ''halkların bizden başka çaresi olmamalı. Olmamalı ki bizim onların efendisi olmamız konusunu kendi kendilerine istemeliler'' dir.


11. Protokol


  • Yahudi olmayanlar koyun sürüsüdür ve biz de kurtlarız. Koyun sürüsüne kurtlar daldığı zaman ne olur? 
  • Tanrı bize, biz seçilmiş ırka dağılmayı uygun gördü. Diğerlerine bizim zayıflığımızmış gibi görünen bu durum, seçilmiş ırk olan bize layık görüldü. Bu dağılma, bütün dünyanın hükümdarı olmaya çok yaklaştıran gücümüzün ortaya çıkmasını sağladı. Böylelikle atmış olduğumuz temel üzerine kuracağımız bina için fazla bir yolumuz kalmadı. 




    -  Kibir ve egolarının esiri olmuş, kendi kibirlerine tapan siyonistlerin ilk paragrafta açıkça belli ettikleri gibi kendinden olmayanları ''koyun'' olarak gördüklerini ve bunu yaşayarak planlarını uygulayarak gözlemlediklerini anlıyoruz. Yalnız bu ''kendilerinden olmayanlar'' durumu siyasi parti sempatizanlığı gibi birşey değil. Yani yandaşlık değil bu kavram. Yahudiler yahudi olarak doğmamış birini asla kendilerinden görmezler. Yani yahudi olmadığı halde onlara yandaşlık edenler asla kendilerinden olamaz. Sadece menfaat için sömürülürler ve sömürmeleri bitene kadar suratlarına sırıtırlar. Biraz da desteklerler.. ''bkz. masonic system of the yandaşh bıradırs''

   - İkinci paragraf ise komedi türü bir tiyatronun ilk perdesi gibi. Güldürüyor ama sona doğru cıvıyacak ''kalk gidelim yav'' dedirtiyor. Mısırda Firavun zulmüyle ezilen yahudiler azınlıktı. Ve köle olarak çalıştırılıyorlardı. Allah, Musa peygamberle yahudileri Firavunun elinden kurtardı ve onlara bolluk ve bereket dolu toprakları vaad etti. Ancak kendine inanmaları şartıyla. Yahudiler inandılar. Ancak hemen ardından vazgeçip kendi yaptıkarı tahtadan domuz heykeline tapmaya başladılar. İnkarlarında ve küfürlerinde ısrarcı olan yahudiler Allah tarafından parçalanmış ve Dünya'nın dört bir yanında savruluarak toplum olmaları ve önceden vaad edilen topraklara girmeleri kıyamete kadar yasaklanmıştır. Yahudiler şu an bir toplumdur ve vaad edilmiş olan ve haketmedikleri topraklardadırlar. Ancak onlar aslında Allah ile ters düşmemişler gibi, ona inat gitmemişler gibi davranıyorlar ve ''o topraklar bize vaad edildi, bizimdir.'' demektedirler. İkinci paragrafta dağılmaları da vaad edilen topraklarda açıkça ifade ediliyor.




  12. Protokol
  

  • Bizim kontrolümüzden geçmeden tek bir tebliğ dahi halka ulaşmayacaktır. Tüm haberlerin, dünyanın dört bir yanından bürolarına haber yağan birkaç ajans kanalı ile yayınlanması, bu amaca yaklaştığımızı göstermektedir. Bu ajanslar, sonuçta tamamen bizim olacak ve bizim onlara emrettiğimiz doğrultuda yayın yapacaklar.
  • Yazarlar bize karşı yazmaya yeltenecek olurlarsa, eserlerini bastırabilecekleri hiçbir yer bulamayacaklar. Yayıncılar ya da matbaacılar her hangi bir eseri yayınlamadan önce, bu işi yapmak için yetkili makamlara müracaat etmeye zorunlu olacaklardır. Böylece bize karşı hazırlanan tüm entrikaları önceden öğreneceğiz ve onlara karşı davranarak, ele aldıkları konu hakkında yapacağımız açıklamalarla onları etkisiz hale getireceğiz.
  • Merkezi basın dairesi adı altında, toplantılar düzenleyeceğiz ve bu toplantılarda ajanlarımız aracılığı ile dikkat çekmeden günlük talimatları ve parolaları vereceğiz. Bu organize yöntemler, halk tarafından fark edilemeyen, fakat halkın sevgisini ve güvenini hükümetimize yöneltmeye yarayan, en ince ayrıntısına dek hesaplanmış ve kesin bir şekilde güvenilir yöntemlerdir. 



 -  Medyada haberleri tüm medya organlarına ulaşması ajanslar vasıtasıyla olur. Ve ajans sistemini kuranlar yahudilerdir. Ajanslar yokken her kanalın, gazetenin, derginin muhabiri kendisi gidip haberi buluyordu ve yayına getiriyordu. Oysaki ajanslardan sonra ajansların süzgecinden geçen haberler medya organlarına ulaştı. Yani haberde ajansların borusu öter. Kanalların, gazete ve dergilerin değil. Biz seve seve birkaç ajansın ''uygun gördüğü'' haberleri Tvdeni gazete, dergilerden hatta internetten görürüz, duyarız, okuruz. Ve o haberin doğruluğuna inanırız. Sonuçta herşeyi bilen, ulu medya söylüyor biz kimzi ki düşünecez..

- Protokol 12, tamamen medyanın gücüne odaklanmıştır. Halkın medya yoluyla ne kadar güçlü ve kolay yönlendirilebildiğini gözler önüne seriyor. Benim herhangi bir parti yada toplum kuruluşuıyla, ideolojiyle ilgim söz konusu bile olmaz. İnsanları sınıflandıran hiçbirşeyin tarafında olmam ben. Bir çocuk öldü. İnsanlar bir insanın öldüğünü unutup ideolojiye kaydı sokaklara aktı. Medyanın haberi verirken kullandığı cümleler bunda maksimum etkili oldu. ''kilo kaybı'' ''ekmek almak'' ''küçücük çocuk'' gibi cümleler duyguları sömürdü. Ve herkes daha o bahsedilen çocuğun kim olduğunu bilmeden onu savundu bağrına bastı. Ve bikaç günlüğüne sokaklarda yine vatan kurtarıldı. Çocuk (!) un terör örgütü militanı gibi sapanlı, molotoflu fotoğrafları verildi ama beyinlere işlenen ''ekmek-çocuk-kilo'' kalıpları yüzünden ''terörist de olsa o bir insan ve çocuk'' cümleleri sosyal medyada inledi. Kusura bakmayında s.mişim öyle insanı ben. Ölüsünü de gören duyan yok o bile asparagas olabilir. Düşmemiş ama düşmüş uçakları da biliyoruz biz.. Medyaya inanmayın hacı. Medya insanları böler. Kutuplara ayırır. Ben medyanın hiçbir söylediğine inanmıyorum.



 13. Protokol




  • Günlük geçim ihtiyacı Yahudi olmayanları sessiz kalmaya mecbur eder ve onları aciz hizmetkarlarımız haline getirir.
  • Siyasi meseleler, asırlardan beri onları yaratan ve yönetenlerin dışındaki kimselerin anlayamayacağı biçimde şekillendirilmektedir.
  • Biz, halk kitleleri ne durumda olduklarını anlamasınlar ve bizlerle mücadele etmeyi düşünmesinler diye, onların akıllarını oyunlar, zevkler, eğlenceler, tutkular ve halka açık eğlence yerleri vasıtası ile çeleceğiz. Çok yakında her çeşit spor ve sanat yarışmalarının düzenlenmesini basın aracılığı ile gündeme getireceğiz.
  • İlerleme, Tanrı’nın seçtiği kavim olan biz Yahudilerden başkası bilmesin diye, gerçeği gizlemeye hizmet eden yanıltıcı bir kavramdır.



  -  Az önce bahsettiğimiz ''her konuda onlara muhtaç kalmak'' olayını birinci paragraftan bize anırıyor yahudi atları. Ve biz bu durumu senelerdir yaşamaktayız zaten. İnsanlar geçim sıkıntısı ve borç içindeler ve aynı insanlar ''vatanı kim kurtaracak?'' sorusunu çözmeye çalışıyorlar. Temel ihtiyaçlarını gideremeyen bir insan bunlardan başka bişey düşünemez hale gelecektir bu kaçınılmaz.

 - İkinci paragrafı okurken parti başkanının attığı nutku kahvede çayını içerken dinleyen mehmet dayı geldi gözümün önüne. Kafasında kasketiyle gri ceketli bi dayı. Halkdan insan işte. Yanındakilerle ''he yav diyolar anca. Konuşuyorlar da icraat yok işte..''  Mehmet dayı 80 lerden beri aynı kalıp cümleleri söylüyor tanıdıklarıyla siyasetten konuşurken. Çünkü başka bi anladığı yok dayının. Onun ''anlayamayacağı'' şekilde işliyor mekanizma. 

 - Üçüncü paragrafta ise zengin işadamlarına AVM arsası peşkeş çeken İ.M.G. kod isimli belediyeci geldi gözümün önüne. Herkes AVM gezer oldu arkdaş ne anlıyorsunuz şuraları gezerken yav..

 - Son paragrafta da çocukluğumdan beri yani 80'lerden beridir siyasilerin söylediği en büyük yalan olan ''Kalkınıyoruzzz'' ''Türkiye süpergüç olacakkk'' türevinden yalanları hatırlattı. Hala aynı yalanlar. Bu yalanlar sadece bize diil bütün dünyaya söyleniyor. İlerleme sadece yozlaşmada reel bir değerdir.

 -  Ayrıca ateizmin sonunda her -izm -ist olan kavram gibi üreticisi siyonizmdir. ''Allah yok'' diye anıranların her fırsatta ''Allah bize vaad etti'' ''Tanrı bize nasip etti'' ''Allahuekberr'' diye Allah'ı anması da, kendilerinden olmayanları ateizm bataklığına sürüklemek istediklerini açıklıyor olmalı değilmi? Değilmi anladınmı o noktayı aloo? Yazı uzadı farkındayım git bi kahve iç.

 Peki diyeceksin ki ''Allah'ı biliyorlar madem neden inkar etmişler ve hala inkar edilmesi için kavramlar ortaya atıyorlar?''  Bildikleri halde inkar ediyorlar da ondan. ''Küfür milleti'' diye boşuna demiyor yaradan Kuran'da.



14. Protokol


 



  • Diğer bütün inanç sistemlerini dünya üzerinden kaldırmalıyız.
  • Elimize geçen her fırsatta yayınlayacağımız makalelerle, kendi lütufkar yönetimimiz ile öncekileri karşılaştıracağız. Yahudi olmayan hükümetlerin hatalarını en belirgin bir biçimde vurgulayacağız. Onlara karşı çok büyük bir nefret aşılayacağız. Yahudi olmayanların devlet yapılarını çökertmek için el altından onları kışkırtıp, verdiğimiz faydasız yönetim şekilleri ile halkı bıktıracak ve yeniden huzursuzluklara, sefaletler düşmektense, yönetimimiz altına girmeyi tercih ettireceğiz.
  • Filozoflarımız, Yahudi olmayanların değişik inançlarının hatalı yönlerini tartışacaklardır. Fakat bizim inancımız, bizden başka kimse tarafından öğrenilemeyeceği ve sırlarımız açığa vurulmaya cesaret edilemeyeceği için, inancımızın bakış açısı asla tartışma konusu yapılamayacaktır.
  • İlerici ve aydın olarak tanınan ülkelerde anlamsız, iğrenç ve nefret uyandıran bir edebiyat türü yarattık. Bu edebiyat türü hazırlayacağımız söylevler, projeler, anılar, makaleler ile bizden olmayanların düşüncelerini etkilemek ve onları, belirlediğimiz bilim anlayışı doğrultusunda biçimlendirmek için kullanılacaktır.

         
 -  Buradaki inanç sistemini ''Dinler'' yada ''milletler, toplum bilinci'' olarak algılayabiliriz zira siyonizm ikisine de savaş açmıştır.


 - Aynı hükümetlerin yaptığı gibi ''enkaz devraldık'' diyecez diyorlar yani.. 



 15. Protokol




  • Mevcut tüm hükümet şekillerinin değersizliği kesin olarak kabul edildikten sonra, her yerde bir veya aynı günde yapılması planlanan hükümet darbeleri ile krallığımızı kuracak ve bize karşı plan olabilecek şeylerin mevcut olmadığını kendimize vazife edineceğiz. Bu amaçla bizim krallığımızı kurmamıza silahla karşı koyanların hepsini merhametsizce öldüreceğiz. Bize karşı gizli cemiyet kuranları da ölümle cezalandıracağız.
  • Dünyadaki her ülkede hür mason locaları kuracağız ve çoğaltacağız. Bu localara kamu faaliyetlerinde şöhreti olan veya olabilecek herkesi çekeceğiz. Çünkü bunlar bizim başlıca haber alma mekanizmamız ve tesir birimlerimiz olacaklar. Bütün bu locaları sadece bizim bildiğimiz ve başka kimsenin bilmediği, Siyon liderlerimizden oluşan bir merkezi idare altında birleştireceğiz.
  • İsrail kralı, Avrupa’nın kendisine sunduğu tacı başına giydiği zaman, dünyanın atası olacaktır. 












                                                                                                                                   


   - Boğazından zincirle bağlanmış dogo argentino gibiyiz diyor. Zincir çözüldüğünde bir günde tüm hükümetlere darbe yapabiliriz diyor. Yani önemli olan hükümetler veya yönetimler diil onlar devede kulak. Önemli olan toplumların bu yönetimi arzulaması. İstemesi. Ve görünen o ki plan kolayca yerine oturuyor. Yoksullaşan halklar bir kurtarıcıyı bekleyecekler. Ve israil bolluk ve bereket  gösterileri eşliğinde kurtarıcı rolüne bürünecek.

  - İsrail kralı. Önce görünürde bir insan? Ama sonra tüm bu planları ve sistemi atfettikleri phoenix, ateş kuşu, lucifer, şeytan.



16. Protokol





  • Hukukta, ilk çağ tarihi eğitimini kaldıracak, yerine geleceği programlayacak dersler koyacağız. Önceki yüzyıllara ait hoşumuza gitmeyen tüm olayları insanların hafızalarından silecek ve yalnız Yahudi olmayan hükümetlerin hatalarını anlatacağız.
  • Her türlü eğitim özgürlüğünü kaldıracağız. Düşünceleri dizginleme sistemi olan “görerek öğrenme” yöntemini uygulayacağız.
  • Avukatlar şahsi çıkarları için çalışan, en çok ödeme yapan tarafın kazanması için uğraşan, belirli bir ücret karşılığında çalışıp kamu yararına görev yapan raportörler haline getirileceklerdir.    

                                                                        




  - İlk paragrafta hükümeti kurmayla kalmayıp, sonrasını da kurgulayacaklarını söylüyorlar. ''Geleceği de çizdik koçum.''

 - İkinci paragraftaki eğitim sistemini zaten uygulamaya soktular. Kitaplardaki ''öğretim'' den çok resimli anlatımlarla başlayan ''görerek öğrenme'' işi ''akıllı tahta''lara kadar uzandı. İnsan beyninin Tv izlerken düşünme bölümünü kapattığı beyindeki nöron etkileşimleri araştırmalarıyla sabitlenmiş bir bilgi. Yani insan en az, bişeyi izleyerek öğrenir. Giden bir arabayı uzaktan izleyerek mi araba kullanmak daha hızlı öğrenilir yoksa sürücü koltuğuna oturup kurcalayarakmı? 

 Ben Tv izlerken trene bakan öküz gibi hissediyorum. Oysa ki çocukluğumdan beri o trenin lokomotifinde makinist olmayı hayal ederdim.
 

  - Son paragraf günümüzde gerçekleşen hukuk (suzluk) sistemidir.







 Tüm bunları okurken içinizi bir umutsuzluk rüzgarı kaplayabilir. Size basit cümlelerle teselli vermeye çalışmayacağım. Cümlesi ölçüyle ölçülemez olan demiş diyeceğini: 



 



ALİ İMRAN (3/94):



139. Gevşemeyin, tasalanmayın. Eğer inanıyorsanız üstün olan sizsiniz.












 devam edecek...