21 Mart 2014 Cuma

Karlı cadde..

 
 Bazen düşünmezsin o ana kadar yaptıklarını. Yada gelecekte başına neler gelecek, neler yapacaksın? Neler yapmak isteyeceksin.. Kafanı boşalttığın anlar olur bazen. Kafanı dolduran ve sana stres yaptıran herşey dolup taşırır beynini. Evet beynin de bir sınırı vardır. Bazen arkadaşlarla geçirdiğin bir vakit, yada çıkıp gezdiğin bir saat kafayı boşalttırır. Takmazsın o zaman. Vakit geçer, sende rahatlarsın. En azından öyle hissedersin.

 Bu şarkı yazının burasına iyi olur.

                       
                                                                           07.01.2006
                                                                        ------------------
                                                                            ANKARA


  Ayakkabıları giydim, ceketi aldım, asansörün eski pilastik düğmesine her zamanki gibi sert bastım. Bozulacakmıydı ki? Bana ne a.k. Gelince kapının kilidi açıldı şak diye. Ağır demir kapıyı kolay açtım. Belli hırslıydım. Aklımdaki hem beni zorlayan hemde rahatlatacak olan plansız planı gerçekleştirmenin hırsı..

 Apartmandan çıkınca yüzüme vuran serinlik ve irice düşen kar taneleri. Bu sessizlik ve dinginliği bozkırın, insanı sakinleştiren etkisi.. Saat yaklaşık 9.35 sokaklar tenha. Ayaklarımın altında gacırdayan kar bikaç saatlik lapa lapa yağışın etkisi. Rüzgarsız, serbestçe yere düşen kar taneleri hemen tutar. Bastıkça sanki masaj yapar. Ama sağlam basacan tabi. Sitenin yanındaki yoldan aşşağıya kıvrılıyorum. Karşı sitenin yanındaki rampadan yukarı da çıktımmı işte büfe karşımda zaten. Vay a.k. ciğerlere dolan soğuk havayla rampa çıkmak zorluyor nefesi.

 - Dark şişe!
 - Eyvallah..

 Semte bakıyorum uzun uzun. Nerelere yürüsem diye. Düz caddeden ileri veriyorum kendimi. Yol uzun. Geniş.. Sarı ışıklı uzun direklerin aydınlattığı yollar bomboş. Millet soğukta çekilmiş içine. Zaten bu saatte kışın boş olur Ankara. Cadde soğuk. Karla örtülmüş birkaç yerde karın hakim olamadığı açıklıklardan asfaltın yüzü seçiliyor. Önümden gelen bir, iki arabanın ışığıyla aydınlanıyor gözlerim. Hafiften kısık bakıyorum. Arabanın biri daha uzakta.

 Soğuk hava yerini biraz daha ılığa dönen kar havasına bırakıyor. Az da olsa cılız bir esinti çıkıyor bazen ama karlar yine hemen serbestçe düşmeye devam ediyor. Yüzüme düşenler umrumda diil. Bazen şişe ıslanıyor. Caddenin hafif kıvrımlarında kaldırımda bir ben, bir de bir, iki insan. Kimisi geç kalmış eve telaşlı, bir kişi de siyah bir torbayla karşı yoldan evine doğru hızlı adımlarla gidiyor. Sanki yağan kardan kaçıyor.

 Aklımda o kız. Bir türlü kabullendiremediğim ''biz arkadaşız'' tipindeki kız. Hayatımın içinde sı.tın lan. Yol üstünde bir büfe..

 - Tuborg.. Kırmızı!
 - Eyvallah..

 Üstünden çok zaman geçtiği için rahatım tabi. Artık takmıyorum çok da fazla. Hele de o şımarık tavırlarını gördükten sonra. Zaten bana uymazdı..   Aklımda dershaneden artık görüşmediğim arkadaşlar, okuldan tipler.. Onlar eskide kaldı oğlum. Sitedekiler var birde. Evlerindeler haber bile vermedim. Bu gece kendimi dinlemem lazım.

 Bir ara sokağa dalıyorum yanda büyük bir park var. Bomboş. Sanki geçen yaz bu salıncaklara binmek için sıra beklemiyormuş gibi çocuklar. Anneleri banklarda oturmuyormuş gibi... Biz de şu çimlerde oturmuştuk lan arkadaşlarla okul çıkışı.. Kar örtmüş heryeri.

 Caddeye çıkıyorum yine. Biramdan kocaman bir yudum daha alıp. İyice giriyorum derinlere. Eskiler var aklımda hep. ''Şöyle yapsaydım şöyle olurdu'' lar var.. Cadde tenha kimse yok. Araç da yok. Ölü yine heryer. ''Şunu yapmasaydım bu olmazdı'' ları bıraktım bir şarkı var aklımda ''Teoman - yazgı''

 Uzaktan bir araba geliyor. Caddede bir tek o ve ben varım şimdi. Çevredeki apartmanlardaki ışıklar bile solgun şimdi. Farlarını dikti gözüme. Arabanın modelini rengini bile anlamak imkansız. Yanıma yaklaşmadan da anlayamayacağım. Üzerinde ufak kar birikintileri. Orta hızda bile hareket etse üzerindeki karlar ya düşer, yada motor ısısından kaputtakiler erir tabi. Bu ısıya erişmesi için mesafe olan semtlerden gelmesi lazım. Sincan? Demetevler? Yenimahalle gibi.. Neyse banane. Adımlarım orta hızda ama kararlı. Alkol erişirken beynime düşünceler bulanık, gözler dalgın.

 Ankara yorgun her zamanki gibi. Yatağına yatmış kar yorgan gibi üzerini kapatmış. Uyuyor Ankara ve dertleşir gibiyim uyuyan sevgilimle başucunda..

 Araba kırmızı. Ford Taunus. Geçip giderken arkasından bakıyorum tek dostuma. 06 TK 6... ''kimbilir nasıl bir adamın arabası'' diyorum içimden. Kendi dertlerimi unutup. Ailesiyle giden bir adammı acaba? Camları buğulu. Kar üzerine yağıyor. O yoluna gidiyor daha sonra. Ben yoluma..

 Dolmuşlar boş geçiyor. Son seferleri onların da.. Uzaklaşıyorum semtimden. Gece daha genç. Kafamda ''ne olacağı'' bişeylerin.. Ama nelerin. Orası tam net diil.  Ha kız vardı benim. Haha kız vardı. Konuşamadığım. Boğazımı düğümleyen. Her konuşuğumda da kem küm edip konuyu bağlayamadığım. İki hafta konuştuk kızla. Bu başka ama. Az öncekinin bi önemi yoktu fazla. O ilk salaklıktı. Bu değil lan. Vallaha bu öyle değil.

  Sarı saçları vardı bukle bukle omuzlarına inen. Benden biraz uzundu boyu. Asla kompleks yapmadım. Sarı botları vardı. Çoğunlukla çıkmazdı ders aralarında. Hep giydiği gri hırkası, örgü bi çantası vardı. Hatırladığım.. Bikaç kere bakıştık önce. Ela gözlerini dikmeseydi gözlerime, ben bu a.koduğumun üçüncü birasını almazdım belkide.

 Çankaya.. Saat 11:25

 - Efes. Uzun şişe.
 - Eyvallah..

  Seğmenlerin yanından aşşağı saldım. Ankara tepeden daha güzel. Sadece beton. Arada ağaçlar var yıllanmış, yorgun.. Ama bir his var burada. Birşeyler var insanı bağlayan. Kar güzel yağıyor. Evet ama o diil. Bişeyler var ulan işte bişeyler var bana düşündüren, yazdıran, özleten bişeyler var!..
  Adamın ağzına sıç.n hemde besteler yaptıracak, romanlar yazdıracak kadar yüklü duygular var burada.

  Tren istasyonunda eski ağaçlardan düşen, kırılan dallar, sonbahar yaprakları çürümüş, üzerlerini kar kaplamış, caddenin parlayan yüzü, buz tutmuş asfalt, kaldırımda benden önce yürüyenlerin ayak izlerini doldurmuş tekrar kar. Elimde şişe. Tunalıya selam çakıp kuğuludan aşşağı süzülüyorum. Uzaktan gelen siren sesleri. Köpek havlamaları. Bikaç bardan duyduğum uzak, boğuk müzik sesleri arada sırada kulağıma çarpan..

  İyiden iyiye soğudu ortalık. Çekiyorum ceketin fermuarını iyice. Kaşkoluma sığınıyorum. Eller hep cepte. Biri üşüyünce diğeri şişenin nöbetini devralıyor. Hayatım bu kadar adil olmadı A.k.. İstemediklerim dayatıldı hep. İstediklerimse benden hızla kaçtı. Ben ne kadar hızla kovaladıysam o kadar hızlı kaçtılar lan. Benim olmasını istediklerim bir o kadar da bensiz olmayı istediler. Düşüncelerimin hızıyla adımlarımda hızlanıyor. Soğuğu hissetmiyorum artık. Sadece ben bu dünyanın adaletini s.keyim.

 Caddede ilerliyorum. Üstgeçitin saatine bakıyorum istemsizce. Saat 12:28.
 Engin var engin. Benim dostum engin. Ulan engin!..

 - Cep konyağı!
 - Eyvallah..

 Bunun matara şişe olmasına bayılıyorum. Özgürlük hissi veriyor. Her an cebinde hazır bekleyecek bir yardımcı gibi.. Kafamın en bunaldığı en dolduğu zamanlarda ya sek votka yada bu yardıma koştu bana. Yada ben öyle sandım a.k. konu bu diil şimdi. Konu Engin.
 Herşeyimi bilen, kardeşim engin. Bana yamuk yaptın. Lan bi insan ailesi benle görüşmesini istemiyor diye ''ben sana özeniyorum o yüzden biraz kendimi bulamıyorum'' falan diye zırvalarmı? Sus la sus sus..

 Şişe parlıyor uzaktan vuran ışıklarla. Gece bastırıyor iyice üzerime. Gözler yorgun. Ayaklarım bacaktan başlayarak ağrıyordu. Artık onu da hissetmiyorum. Alkolün kana ve ordan beyine karışmasıyla sinir sistemi uyarılarak... Lan hissetmiyorum işte. Ve bu da güzel.

 İyi böyle iyi. Sabaha kadar yürürüm böyle. ''Bugün benim doğumgünüm, hem sarhoşum, hem yastayım...''

 Kendimi düşünüyorum yine. İnsan ister istemez kendini de yargılıyor. Lan benim bi suçum varmıydı acaba? Kızı sevdik. Başka bişey yapmadık. Engini de özendirecek bişey yapmadık. Yalan söylüyor zaten puşt. Bana ilk defa yalan söyledin engin. Son oldu.

  Kız evine servisle giderdi. Ben elimi uzatırdım vedalaşırken tokalaşmak için. Bayi toplantısındaki iş adamlarıyız ya a.k. Kız hiç iplemezdi. He iplemezdi diyince arkasını dönüp giderdi sandın dimi. Sarılırdı lan direk. Boynuma sarılırdı. Keşke iplemeseydi. Şu anda konuşmuyor olurduk onu. Tamam lan onu diyorum bende. Sarılırdı direk. Boynuma atlardı. Ama öyle şımarık bi kız edasıyla diil. Yada görev icabı ''hadi iyi akşamlaar'' demek için diil. Gözlerini sarardı gözlerime. Dolu dolu bakardı. içtenlikle sarardı kollarını. Ben beklemezdım böyle birşeyi. Ama yapardı işte. Sıkıca sarılamazdım lan. Çok istesemde hiç yapamadım. Ondan sonra da o kadar içten istediğim biri olmadı zaten. En ciddileri bile yanında sönük kaldı.

 Oyuncağı elinden alınmış çocuk gibi kaldım lan.
 A.k. böyle hayatın ben.

 Konyak bitmek üzere. Derken son yudum. Artık hissizleştim. Birtek yolları bilen ayaklarım ve düşünen beynim var. Kar iri iri ve ağır ağır yağıyor şehrime hala.

 Bir bağırsam 5 tane beste çıkaracak dertlerim de benimle..

 Saat 1:00

 Bir de dostum var aynı sitedeyiz. Adamla bu kadar iyi anlaşıp bu kadar tartışan garip bi dostuz işte. İnsan en yakınından çıkartırmış dertlerinin acısını. Öyle bişey sanırım. Bir erkek arkadaşının yanında en özeli ve el deymemiş duygularını açabiliyorsa ve alkolsüzken bunu yapıyorsa. Ve alkolsüzken ağlayarak bunu anlatıyorsa. O adamlardan düşman olmaz. Bu üniversitede benden iki yaş büyük. Tutulmuş bir kıza. Benim sarı saçlıya tutuluşumu çok kısa zamanda, hızlı bişekilde yaşadı.

 Şişe bitti! A.k. şişesinin. Fırlattım duvara çarpıp kırılma sesini dinledim gecenin boşluğunda. Millet uyuyor. Uyurlarsa uyusunlar lan!. Ayağım da takıldı kaldırımda zaten. Kar yağıyor.

 Dostum benim. Bizim bu kadar derin dertleşeceğimiz başka kimsemiz olmadı lan. Adam babasıyla kavga eder gelir bana anlatırdı. İkimizin de o kadar arkadaşı vardı ama fasa fiso.

 Soğuk içime işlesede umrumda diil artık. İçim yanıyor. Yanıyorum kafamdakilere. Düşüncelerime. Gama kasavete. Ellerim cebimde yürüyorum. Bir ben varım benden içeri..

 Bu noktadan sonra şunları söylüyorum kendime.

 Caddenin ışıkları bir tek bana vuruyor. Sorgu odasındaki zanlı gibiyim. Ankara sorguluyor. Ben cevap veremiyorum. Daha kafamdakilere yanıt veremedim ki. Ben kimim onu cevaplayamadım daha..
  Kendimi atıyorum sokaklara, caddelere.. Buralardan gitmek isteyip de hep aynı yerde dönüp duruyorum sanki. Dönüp durduğum yer sokaklar değil kafamın içi. Kırk tilki var kırkının da birbirine eyvallahı yok a.k.

 Naapmıştır o kız acaba. Şu an naapıyor lan? Beni unuttumu acaba? Aklına gelmişimdir lan o kadar da diil. Öyle sarılan kolayca bırakırmı beyninden? Öyle birine benzeiyordu. Ondan öncekinin hiçbi önemi yok zaten. Ne b.k yerse yesin kevaşe..

 Kafam bozuk. Gözlerim nemli. Düşüncelerim dumanlı. Dudağımda bir şarkı. Düşünme oğlum bu kadar. Gün doğduğunda yenilenir hayatın. Hep böyle gitmez ki. Gitmez de bana gidiyor giden lan bu hep böylemi devam edecek?.. Lan tamam işte bekle biraz sabret. Adam gel dedin de gelmedimi. O herşeyini paylaştı senle lan. G.tü kalkmasın.

  Kız mevzusu derin. Birini severken kaybetmek daha derin lan. Acıtıyor adamı. ''Ben onsuz yaşayamam'' derken suratına çarğıyor gerçeğin tokadı. Gülümsemen olmadan, sana dokunmadan, gözlerine bakmadan, anlayamazdım. Dedim ona oysaki.
  Boşver oğlum anlaşamazmışsınız demekki. Anlaşamamak mı? Sana ne diyorum lan bana sarılırken ki gözlerini görecektin. Nerden göreceksin..

 Açık bir büfe nihayet.. O kadar gezdim sabahçı büfesi bi senmi varsın dayı?

 - Efes tombul
 - Eyvallah..


 Cadde ışıl ışıl. Heryer buz tutmuş. Kafam da tuttu. Hayallerim buz tuttu a.k.. Bastığım yerdeki kar sesi kafama çakılan bir çivi gibi artık. Düşünceler içerden deliyor kafamı. Bi delik bulup çıkacaklarmış, rahatlayacakmışım gibi.
 Ellerim morardı. Ceplerimde olsalar bile. Şimdi de elimde soğuk bir şişe.. İlk yudumlar her zaman tazedir. Anlayamazsın alkolün keskin tadını. Ama miden anlar. Ağzına sı.ılır midenin. S.kimdemi..

  Yan semtten kıvrılıyorum hafiften soğuk rüzgar yüzümü yalıyor. Ufak kar taneleri havada buz kristallerine dönüşmüş yüzüme çarpıyor. Atkıdan da fayda yok artık. Düşünüyorum şimdi yanımda olsa diye. Yanımda olsa elini tutsam ve beraber yürüseydik. Ellerim şimdiki kadar donmazdı o zaman. O kadar da hissetmezdim soğuğu. Ama o üşürdü bu sefer. Bembeyazdı zaten. Bu kar gibi..

 Kızarırdı yanakları ve ben üşümemesi için çareler düşünmeye mecbur hissederdim kendimi. Mecbur diilde gönülden.. Neyse yanımda diil şimdi. Ama olabilir. Evet olmalı. Tekrar gitsem onu tanıdığım yere ondan bişeyler bulabilirmiyim ki?
 Yan semtte şimdi gitsem 10 dakkaya ordayım hızlı giderim. Saat 2.36..

-  Lan oğlum nereye? Saçmalama..
-  Sus lan! Gidiyorum ben. Gel.
-  Lan ne kızı? Oğlum okul bitmedimi?
- Var bişeyler engin. Bulacam.
- Yapma gidilmez oraya şimdi gel eve gidelim ya..
-  Dostum sen gel bari, bak kızdan bişeyler var orda bulacam. Sen beni anlarsın.
- Lan oğlum yapma ben bu kadar delirmedim.
- Var işte lan. Kızın olduğu yerlere bakacam orda biliyorum.
- Yav yapma be oğlum. Ya napıyor bu delirdi iyice!.
- S.tirin lan!.

 Şişe yarım kaldı devam etmek istemedim. Doldum burnuma kadar a.k. Koşarken attım yarımı. Karların üzerini kirletti bira. Cam kırıklarının şıngırtıları da geride kaldı artık. Ceketin önünü açtım.
 Koşarken atkının arkada dalgalanması soğuğu anımsattı yine. Gecenin kaçı, insanlar, sirenler, altında koştuğum sokak lambaları umurumda diil şimdi. Aklımda bir tek sen. Sen varsın kıvırcık saçlı kız. Ellerinin beyazlığının boynumda oluşu var. Ömrüm boyunca olsun istediğim. Midem kötü. O da umrumda diil. Kafamdaki diğer düşünceler de..
 Sen varsın artık birtek. Sen en son bıraktığım yerdeki umutlarım var.  Servisinin kalktığı yerdeki boşlukta bıraktığımız buluşmalarımız var aklımda.

 Ulan bişeyler kalmıştır ondan. Kokusu duruyorudur lan! Sevdim lan. Sevdim. Nasıl oluyorsa gerçekten sevmek, adam gibi, sonuna kadar. İşte öyleydi lan! Belki bişeyler görürüm. Bıraktığım yerde beni bekliyorken görürüm olmazmı? Olamazmı yani. Hiç bir tane bile ihtimal yokmu? Bence var. 
 Seni bıraktığım yere yaklaştım. Soluk soluğa. Suratımdaki renk attı artık. Soğuğa yorgunluğum karıştı. O yokuş toprağı da bir solukta atlaya atlaya çıktım. Atkım boynumdan düşüyor. Bir yandan onu toplarken bir yandan da kendimi topluyorum. Ne göreceğimi tahmin edemiyorum.
 Bahçeye vardığımı anımsıyorum. İşte tam şurda gördüm seni. Elini ilk şurada, duvarın köşesinde tuttum. Senden kimseye bahsetmedim. Sen en özelimdin. Sarı botların, gri hırkan, örgü çantan, ela gözlerin ve beyaz tenin. Yüzümde gezinen saçların...


 Yüzümde gezinen rüzgar, ellerimi tutan kar. Yorgun bacaklarım yollarda. Elimdeki şişe çoktan bitmiş. Uzun caddede tek başımayım. Ankara kar ağlıyor. Özlüyorum Ankara'yı.. Elimde şişem, Kafamda düşünceler. Uzaktan iki farın güçlü ışığı gözlerimi deliyor. Kar Ankarada. Düşüncelerim kafamda hala. Araba yaklaşıyor bana.  Uzun yıllar geçmiş. Sen hala aklımdasın. Uzun caddede yalnız yürüyorum.




Araba kırmızı ford..



Saat 06.22
















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ayıkıyormusun?